SENDİKAMIZDAN HABERLER
GEZİ PARKI DERKEN, MISIR PATLADI.
15 Temmuz 2013, Pazartesi
Son günlerde dünyada ve ülkemizde önemli gelişmeler oldu ve olmakta!.. Önce Taksim gezi parkında, sözde birkaç ağacın kesilmesiyle ve bazı siyasilerin de müdahilliğiyle olayların startı verildi. Ülkemiz son bir buçuk aydır gezi parkı eylemcileri ve bu eylemi bahane ederek inlerinden çıkıp devletin malını pervasızca yağmalayan yasadışı örgütlerin provokasyonundan dolayı huzursuz günler geçirdi. Her gün tüm yurt çapında yapılan eylemler, sözde çevre hassasiyeti ile yapılıyordu. Ancak olayın şeklinin ilk günden sonra sadece bir park ve üç ağaç olmadığı ortaya çıkmaya başladı. Hatta bu konu ile ilgili olarak sosyal paylaşım sitelerinden birinde sözde sanatçı olan biri “Sen hala anlamadın mı arkadaş mesele sadece gezi parkı meselesi değil…” cümlesiyle eylemlerin asıl amacını bir nevi itiraf etmiş oldu.Yani demek istiyordu ki;
“Gelin daha fazla karmaşa çıkaralım. İsterlerse yeryüzündeki bütün ağaçları kessinler aslında bizim umurumuzda bile olmaz. Amacımız zaten üzüm yemek değil ki, bağcıyı dövmek. Bizler seçimle bir türlü kazanamadığımız iktidarı, uluslar arası aktörlerin de yardımıyla ve ülkede karmaşanın dozunu yükselttikten sonra yapılacak olası bir darbeyle belki tekrar kazanabiliriz!”
Olaylar başlayınca, bu seferde polis ile halk karşı karşıya gelmeye başladı. Hoş olmayan nahoş durumlar ortaya çıktı. Olayların başlamasından birkaç gün sonra bu gaza gelenler arasında çevre hassasiyetiyle bulunanlar kendilerinin yanlış içinde olduklarını anlayıp bu gruplardan nispeten soyutlandılar.
Geride kalanların tek hedefi vardı. Demokrasi yerine, ulusal isyan ve siyasi darbe! Çıkan olayları millete aksettirmeye çalışan bazı yayın organları objektif habercilik adına sınıfta kaldı. Çevre hassasiyeti adı altında yapılan eylemler, ayrı bir çevre katliamına sebep oldu. Bunun adı da gürültü kirliliğiydi. Ankara’da yaşayan bizler de her gece “tencere tava aynı hava” uzun bir müddet bu teraneyi dinlemek zorunda bırakıldık. Bize kimse; Hastanız mı var? Evinizde LYS’ ye hazırlanan çocuğunuz mu var? Akşama kadar çalışıp evinize geldiniz de dinlenmek ister misiniz? Diye maalesef sormadı.
Geçmişe bakıldığında da bu senaryoların benzerleri ülkemizde yaşanmadı mı? Yaşandı tabi ki... Şartları uygun hale getirildikten sonra ülkemiz ve biz gerçekleşen darbeler sonucunda onlarca yıl gerilemedik mi? Geriledik... Darbelerin hiçbir sosyal sorunu çözmediği, tam tersine daha da derinleştirip içinden çıkılmaz yeni travmalara sebebiyet verdiğini acı tecrübelerle bu millet defalarca yaşamadı mı? Yaşadı… O zaman şu tespitte önce bir buluşalım: EN KÖTÜ DEMOKRASİ, EN İYİ DARBEDEN DAHA İYİ BİR YÖNETİM ŞEKLİDİR.
Çünkü demokrasi dışı iktidar arayışları her zaman aziz milletimizin aleyhine olmuş ve maddi manevi sayılamayacak zararlara sebebiyet vermiştir.
“Millet olarak mehteran takımının yürüyüşünü izlerken gururlanırız. Malumunuz, mehter takımının kendine has bir yürüyüş şekli vardır. Yürüyüşlere daima besmele ve sağ ayakla başlanır. Yürüyüş yapılırken her üç adım atışta sağa ve sola dönülerek yürünür. Bu mehter takımının sağa ve sola Rahimallah-Kerimallah manasına gelen selamlama yürüyüşüdür. Yoksa tarihiyle alay ettiğini zanneden bazı çevrelerin ifade ettiği gibi “iki ileri bir geri”şeklinde değildir.
Çünkü Mehter “Selam kelamdan önce gelir” diyen bir medeniyetin ordusudur. Savaşa giderken, dostu aşka getirip, düşmana korku salarken bile, gönüllere nezaketi ve selamı elden bırakmaz. İşte bu ihtişamlı medeniyetin mirasçıları olan bizler, ne yazık ki son yarım asra baktığımızda, egemen asker/sivil bürokratik güruhun birçok “nezaketsizliğine” millet olarak maruz bırakıldık.
Demokrasi tanımının kavram tartışması, günümüzde hala devam eden bir tartışmadır. Kısaca Demokrasi; “Tüm vatandaşların, devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi” olarak tanımlanmaktadır. Ancak demokrasi dendiğinde, olmazsa olmaz diyebileceğimiz ana unsurlar, belki de tanımından daha önemlidir.
Demokrasinin olmazsa olmaz ana unsurları:
- Hâkimiyetin asıl sahibi halktır.
- Zengin-fakir herkes tek ve eşit oy hakkına sahiptir.
- Toplum içinde yaşayan insanlar eşit haklara sahiptir.
- Azınlıkta kalanların haklarına saygılı bir çoğunluk yönetimi sağlanır.
- Yönetenler, halk tarafından belli aralıklarla yapılan seçimler sonucunda sandıkla göreve gelir.( Sabah erken kalkanın çadır kurduğu, polise taş ve Molotof attığı, gezi parkı türü provokasyonlarla değil ! )
Demokrasi ne demek diye yukarıda izah etmeye çalıştım. Bir de darbeyi tanımlayalım.
DARBE; “Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak seçilen yönetimdeki hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi” anlamına gelmektedir.
Bu tanımlardan hareketle son yıllarda bir kesim tarafından dillendirilmeye çalışılsa da, bir kesim tarafından da darbeye karşı duruş sergilemek adına bir slogan var: “Dur de Dur de, Darbelere Dur de!”
Demokrasi ve Darbe kelimeleri iki düşman kardeşler… Birinin olduğu yerde diğerine ihtiyaç duyulmayan iki farklı kelime… Birinin adı mutluluk, diğerinin adı mutsuzluk ve umutsuzluk…
Gezi parkıyla ilgili toz duman ortadan kalktığında, çok şükür meselenin sadece birkaç ağacın kesilme meselesi olmadığını herkes idrak etmiş, ülkemizde oynanmaya çalışılan kirli oyunun sahipleri de, sahne ve motor diyemeden onlara göre mutsuz, bize göre mutlu sona ulaşılmıştır.
Türkiye’de milletimizin engin sağduyusu sayesinde tutmayan bu provokasyonun aktörleri hızını alamayarak önce Brezilya’ya sonra da henüz demokrasi yolunda emekleyerek yol almaya çalışan, kardeş ülke Mısır’a göz dikmişlerdir. Uluslararası şer ve çıkar odaklarının pompaladığı ve yönlendirdiği bu uşaklar, demokrasi düşmanları en son Mısır’da ortaya çıkmış, kardeş ülke Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi seçim ve sandıkla göreve geldiği halde, daha bir yıllık iktidarından darbe yapılarak düşürmüşlerdir. Mısır’da Hüsnü Mübarek'in devrilmesinin ardından ilk kez gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçiminde % 52 gibi ezici bir üstünlükle başa gelen Muhammed Mursi yönetimi seçim sonrası başlattığı yeni anayasa çalışmaları dahil olmak üzere yaptığı bir çok radikal değişiklik bazı iç ve
dış güçleri rahatsız etmişti.
Batı’nın Ortadoğu'daki çıkarlarının peşinde koşanlar, Mısır’da böyle bir iktidarı uygun görmüyorlardı. Mısır’da yapılan Darbeden sonra Türkiye gibi bu olaya darbe diyecek yürekli ülke sayısı da bir elin parmakları sayısını geçmediği hepimiz tarafından gözlemlendi. Dünyanın menfaat ve çıkar savaşı yine insan onurunun önüne geçmişti.
Mısır’da yaşanan darbeyi, Memur-Sen Konfederasyonu olarak, MISIR BÜYÜKELÇİLİĞİ önünde 05.TEMMUZ.2013 Cuma günü yaptığımız basın açıklamasıyla şiddetle kınadık. Bu olayın millet iradesine karşı olduğunu, dış güçlerin de içinde olduğu bir DARBE olduğunu söyleyerek, Darbenin karşısında bir duruş sergiledik ve diğer sendikacılara oranla sadece “KURUŞ SENDİKACILIĞI DEĞİL, DURUŞ SENDİKACILIĞI” yaptığımızı dost düşman herkese ilan ettik.
“Ne muhtıra ne darbe milli irade”diyerek milli iradeye sahip çıktık. Mısır’da İktidarın, darbeyle çoğunluktan alındığını, azınlığa verildiğini, bu durumun milli iradeyi yansıtmadığını, demokrasi ile birlikte anayasanın ve özgürlüklerinde askıya alındığını tüm dünyaya duyurduk. Mısır’da darbecilerin asıl amaçlarının ise Müslüman dünyasında ve İslam coğrafyasında halkların ekonomik, siyasi olarak özgür kalmasını ve kendi ayaklarının üzerinde durmasını engellemek olduğunu sağır sultanlara dahi duyurduk.
Mısır’da yaşanan darbe sonucu mutluluk hormonları artan ülkelerden biri İsrail. Çünkü Mursi yönetimi başa gelir gelmez Refah Sınır Kapısını açmış İsrail mutsuzluk ilan etmişti. Darbe sonrası darbecilerin ilk icraatı; Gazze’nin dünyaya açılan tek kapısı olan Refah Sınır Kapısı’nı kapatmak oldu.
Bu arada askeri birlikler tarafından demokrasi yanlılarına karşı düzenlenen silahlı saldırılarda yüzlerce Mısır vatandaşı da hayatını kaybetti. Ülkemizde yaşanan gezi olaylarında da 10’a yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Vefat edenlere Allah’tan (cc) başsağlığı diliyoruz.
Dedik ya yazımızın başında, darbeyi yapanlar da darbeye maruz kalanlar da mutlu ol(a)mazlar. Önce ülkemizde sonra dünyanın çeşitli ülkelerinde sergilenmeye çalışılan bir oyun, hepimiz tarafından gözlerimiz önünde oynanıyor ve biz izliyoruz. Gezi parkı olaylarında ülkemiz de bir çeşit olağanüstü durum içerisine doğru çekilmeye çalışıldı, ancak şükürler olsun sağduyu hakim geldi. Sağduyu sayesinde milletimiz bu tür ayak oyunlarına alet olmadı, olmayacak! Ben inanıyorum ki hiçbir güç te bunu başaramayacak…
Son olarak, tüm ulaştırma çalışanlarının mübarek ramazan ayını ve akabinde bayramını tebrik ediyor 1.Ağustos.2013 te başlayacak olan toplu sözleşme sürecinin de hem ülkemize hem de tüm çalışanlarımıza bayram yaşatmasını, hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan (cc) diliyorum.
Hoşça kalın ve dostça kalın. S.A
Can CANKESEN
Genel Başkan
SENDİKAMIZDAN HABERLER
-
TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürü'nden Sendikamıza Ziyaret
21 Kasım 2024, Perşembe -
Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza Ziyarette Bulunduk
13 Kasım 2024, Çarşamba -
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 2024/2 KİK Toplantısı Yapıldı
13 Kasım 2024, Çarşamba -
Yağmur Yağsa “Biz Yağdırdık” Derler
07 Kasım 2024, Perşembe -
HAYDARPAŞA ve SİRKECİ DEVREDİLEMEZ!
30 Ekim 2024, Çarşamba -
KAMUDA SERVİS HİZMETİ DEVAM EDECEK
14 Ekim 2024, Pazartesi -
Haydarpaşa ve Sirkeci Demiryolu Havzalarının Devrini Yargıya Taşıdık
10 Ekim 2024, Perşembe -
13.Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi Yayımlandı
04 Ekim 2024, Cuma -
TCDD Genel Müdürü Veysi Kurt'a Ziyarette Bulunduk
30 Eylül 2024, Pazartesi -
TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürü Ufuk Yalçın'a Hayırlı Olsun Ziyaretinde Bulunduk
30 Eylül 2024, Pazartesi -
TÜRASAŞ Genel Müdürü Selim Koçbay'a Hayırlı Olsun Ziyaretinde Bulunduk
30 Eylül 2024, Pazartesi -
DHMİ Genel Müdürü Enes Çakmak'a Hayırlı Olsun Ziyaretinde Bulunduk.
23 Eylül 2024, Pazartesi -
TASARRUF SERVİSTEN OLMAZ!
02 Eylül 2024, Pazartesi -
TCDD Genel Müdürü Sn. Veysi Kurt’a Ziyaret
26 Ağustos 2024, Pazartesi -
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nda, “Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı” açıldı.
20 Ağustos 2024, Salı